ŞİRAZ
4 Haziran sabahı Yazd otobüs terminalindeyiz, Şiraz'a saat başı otobüs olduğunu biliyorum ama otobüs seferleri Humeyni'nin ölüm yıl dönümü nedeniyle neredeyse tamamı kaldırılmış ancak gece 11 de olduğunu söylüyorlar.
Taksi tutmak geliyor aklımıza bu da oldukça iyi bir çözüm. Bir başka kişinin katılımı ile bizi 150 bin tümene Şiraz'a götürmek için taksi ile anlaşıyoruz.
Bizim ülkemiz için ateş pahası olan şehirler arası taksi yolculuğu bizim paramızla kişi başı 25 liraya gelmiş oluyor.
Takside bizimle yolculuk yapan diğer delikanlı adı Şahram, Şirazlı imiş, Türk olduğumuzu öğrenince, duya duya ezberlemiş olduğumuz isimleri herkesin yaptığı gibi sıralıyor arka arkaya; ''Kenan İmirzalioğlu, Sibel Can... unutulmuş olanı da Benan kahkahayı basarak ekliyor '' İbrahim Tatlıses'' ''hah diyor o da var...'' aramızdaki ortak noktayı keşfettik çoktan :) gülüyoruz hep birlikte...
Şahram tüm İranlılar gibi son derece konuksever birisi, bizi evine davet ediyor. İtirazımıza rağmen annesine telefon açıp yemek hazırlamasını söylüyor, bizde isterdik bir İranlı ailenin evine misafir olmayı ama vaktimiz az, daha otel bulunacak...10.30 başladığımız yolculuk 3.30 Şiraz'da son buluyor, yorgunluktan ölüyoruz.
Şahram'ın elinden bin bir güçlükle kurtulup adını bir gezginin yazılarından not ettiğim ''Firdevsi'' otelin kapısından içeri giriyoruz. Aslında kapıdan içeri girebilecek kadar cesur olduğumuzdandır bütün mesele yoksa otel dışarıdan kendini belli ediyor berbat bir yer ''ne diye zorluyorsunuz dönün geri be mübarekler'' diye fısıldıyor kulağıma koruyucu meleğim ...ama olur mu? illaki sonuna kadar zorlanacak her şey. Bir süre o izbe lobi sayılabilecek yerde bekliyoruz, resepsiyon sayılabilecek yerdeki adam da başka bir müşteri ile konuşmasını sürdürüyor, biz yokmuşuz gibi davranıyorlar. Ben cılız sayılabilecek bir ses tonuyla bir şeyler söylemeye çalışıyorum, adam ters ters bakınca ''hadi gidelim buradan'' diyorum Benan'a ama o, son bir gayretle ''odaları görseydik bari'' diyor :)
Turist olduğumuzu anlayan bir taksici tam da biz bakınırken önümüzde duruyor, Benan eğilip otel aradığımızı söylüyor, İngilizce konuşuyorlar şoförle, ( sarı taksi olduğunu belirtmem gerek) bu da bir şans, bir kaç otel adı veriyor adam, içlerinden Pars otel'i aldığım notlardan hatırlıyorum, pahalı olması nedeni ile listenin en altına yazmıştım.
Çok yakında olan Pars otele gidiyoruz. Oldukça büyük ve lüks bir otel, indirim talebimize olumlu yanıt veriyorlar, aslında internette yer alan fiyatlara bakmayıp pazarlık yapılırsa makul bir fiyat verip geri çevirmiyorlar. Tahranda'da aynı şey olmuştu.
Biz yorgun argın asansörün kapısına ilerlerken biri arkamdan omzuma vuruyor yine ne terslik oldu acaba diye bezgin bir şekilde dönüyorum; garson, içinde buz gibi meyve suları olan tepsiyi bize uzatıyor, benim ''haa ne? bunlar bize mi?'' diye gösterdiğim tepkiye karşılık, gözleriyle biraz uzaktaki müdürü işaret ediyor. Başıyla hoş geldiniz diyen müdüre bizde gülerek başımızla cevap veriyoruz, az önceki Firdevsi otelin kötü izleri silinip gidiyor. Bu arada hatırlatmakta yarar var bizim Tahran'da kaldığımız Ferdowsi otel ile buradaki Firdevsi otelin isim benzerliği dışında uzaktan yakından bir ilgileri bulunmamaktadır.
O akşamı dinlenerek geçiriyoruz güzel bir akşam yemeği ve çay yorgunluğumuzu alıyor.
Yemekten sonra otelin lobisindeki televizyondan bir şey anlamadan, El Cezire kanalını izliyoruz, sürekli Türkiye'den bahsediyor. Otelin müdürü Türk olduğumuzu öğrenince ''neler oluyor sizin ülkeye böyle'' diye soruyor, haber alamadığımızı söyleyince ''3 kişi ölmüş'' diyor parmaklarını göstererek, ve ekliyor ardından, ''Türkiye'nin daha önce sağlam bir dış politikası vardı hiç bir yabancı devletin işine karışmaz dik ve vakur dururdu ne işiniz var sizin Suriye'de bilmem nerede dikkat haa'' diyor...Başka ülkeden birinin Türkiye'yi nasıl gördüğü bizim için önem taşıyor sohbet Türkiye-İran üzerinde devam ediyor.
Sabah resepsiyonda görev alan genç kadın Gayet iyi Türkçe konuşuyor bu ne mutluluk, ta Tahran'dan bu yana hiç Türkçe bilen birine rastlamamıştık. Benan Türkiye ile telefon bağlantısı kurmak istiyor,Gezi olaylarını Şeyda'dan duyduğumuzdan beri sürekli evi aramasına rağmen bir türlü görüşme yapamıyordu, tekrar bir denemeden sonra sonunda Rıza'ya ulaşmayı başarıyor. Telefonun öbür ucundaki arkadaşımız Türkiye'den haberler veriyor diğer kentlere de yayılan olaylar tüm şiddeti ile devam ediyormuş...kendimizi suçlu gibi hissediyoruz biri bizi vatanımıza ışınlasa ah ne iyi olur...
PERSEPOLİS
Persepolis'e taksi ile gidip dönmek zorundayız, gidiş dönüş iki saat, iki saatte gezmek için ayrılan süre, toplam dört saat için istenilen 60 bin tümen'e razı oluyoruz. Sina oldukça genç bir şoför batılı gençler gibi giyinmiş, arabada bu kez sürekli İran-rep dinliyoruz, oldukça kibar ve mesafeli bir genç Benan'ın her '' Sina'' deyişine '' ceanım'' diye cevap veriyor :)
Yazımın sonunda Sina'nın cep telefonunu vereceğim ama olur da ararsanız pazarlık konusunda işi sıkı tutun derim.
Şiraz'a 70 km.uzaklıkta olan Persepolis'teyiz. M.Ö. 6. yy'da Pers Kralı 1. Dara ( Darius) tarafından kurulan Parsa kenti daha sonra tahta çıkan 1.Serhas (Xerxes) ve Ardaşir ( Artakserkses) tarafından büyütülerek toprakları Hindistan'dan Etiyopya'ya kadar uzanan Ahameniş ( Achamenid) İmparatorluğu tarafından başkent haline getirilmiştir..
M.S. 331 yılında Büyük İskender, saldırıları ile kenti yerle bir eder, yakıp yıkar ortalığı ve sonra bütün yer ve özel isimlarin arkasına Yunanca ''us,os, is'' takılarını ekleyerek izini bırakır gider.
Persepolis, Farsça ''Tahtı Cemşid'' ( Cemşid'in Tahtı) diye anılmaktadır.
İlkin Apadana sarayına ulaşan meşhur merdivenlerle karşılaşıyoruz. Soylu ziyaretçilerin atlarıyla asaletli çıkışlarına mani olmamak için basamakları ona göre dizayn edilen sağlı sollu merdivenlerin, sağ tarafta olanı yalnız Kral Darius'un çıkışı için ayrılmış. Biz de kralın izinden o günleri hayal ederek yavaş yavaş çıkıyoruz merdivenleri.
Boğanın ısırdığı aslan ise eski yılın bitip yeni yılın başladığını sembolize ediyor. Her şey muazzam bir hayranlık uyandırıyor ve iki saat su gibi akıp gidiyor eğer yolunuz buraya düşerse saat konusunda bizim yaptığımız gibi önceden taksi ile anlaşıp kendinizi sınırlamayın yada ne bileyim en az 3 saat ayırın buraya.
Uzaklarda görünen kayalık dağın eteklerinde kral mezarlarına gidemeden dönüyoruz, gerçi oraya çıkmak için hava oldukça sıcak ama yine de aklım kalmadı değil.
Bizim göremediğimiz ama giderseniz eğer görmeniz gereken yerlerden biride Persepolis'e 8 km. uzaklıktaki Nakş-i Rustem olarak anılan saray görünümündeki kral mezarlarıdır.Zerdüşt kabesi diye de anılan aynı yerdeki bir başka yapı 2500 yıldır bu dine inanan insanlar tarafından ziyaret edilmektedir.
ŞİRAZ
Öğle yemeği için otele dönerken iki saat sonra yeniden buluşmak üzere Sina ile sözleşiyoruz, saati 8 tümenden bizi gezdirecek. Gidilecek yerler arasında Şah-e Çerağ Türbesi, Kerim Han Kalesi, İrem Bağları, Hafız ve Sadi Şirazi'nin türbeleri, Vekil Cami, ve hemen yanındaki Vekil Pazarı listede yazılı ama zaman çok az, içlerinden tercih yapmak zorunda kalıyoruz. Kerim han kalesinin zaten sürekli önünden geçtiğimiz için ilk önce listeden o düşüyor, kapalı çarşı desen şimdiye kadar bir kaç örneğini gördük onuda geç, çok önemli bir yer olmasına rağmen Şah Çerag'da bizim acemiliğimize geliyor onu da farkında olmadan atlıyoruz daha doğrusu gezinin sonlarına doğru yorgunluk ağır basıyor...
Sırada Hafız'ın türbasi var.
''O Şirazlı Türk( güzel) bize iltifat eder,
gönlümüzü alır,aşkımızı kabul ederse,
onun siyah benine Semerkant'ı da
bağışlarız Buhara'yıda.''
Hafız
1324- 1391 yılları arasında yaşayan Fars dili ve edebiyatının büyük sanatçısı Hafız'ın bu şiirini başa yazmakla Türk ve güzel mısralarından kendime pay çıkartmaya çalışıyorum :)
Varlığım baştan gitsin, tek yüzünü döndür.
söyle yele, dertlerin harmanını süpürsün
Tufanlara kaptırdık gözümüzü, gönlümüzü
gam seline söyle, evi temelinden götürsün
bakışımız dicle'nin yıksın bütün önünü
soluğumuz zerdüşt'ün ateşini söndürsün!
''seni kirpiklerimle öldürürüm'' diyen yar
aman, sakın caymasın, öldürürse öldürsün!
hafız'a son gününde vuslat muştusu versen
belki ölürken bile onu mutlu görürsün!
hiç sorma nedir; bilme ne olmuş olacak!
hafez'ki bu evrenden elini çekmektedir,
gel bir kadeh iç, sonra veda et ne olacak?
Son olarak, kendi araştırmanızı yaparken belki bir çok yerde rastlayacağınız Yahya Kemal Beyatlı'nın,
Hafız için yazdığı şiiri eklemek istiyorum. Daha sonra Munür Nurettin Selçuk tarafından bestelenip, söylenmiştir.
Rind'lerin ölümü
Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış
yeniden her gün açarmış kanayan rengi ile
Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış...
eski Şiraz'ı hayale yine ahengiyle
Ölüm asude bahar bir rinde
gönül her yerde buhurdan gibi yıllarca tüten
ve senin serviler altında kalan kabrinde
her sene bir gül açar, her gece bir bülbül öter.
Sadi'nin türbesindeyiz; 1209-1291 yılları arasında yaşamış olan gezgin derviş, şair, Sadi Şirazi'nin önemli ve çok bilindik esreleri arasında Bostan ve Gülistan gelir. Mevlana ile aynı dönmede yaşamış olan şairin sonradan Mevlana ve Yunus Emre'nin katılımıyla, üçlemeye dönüşen şu dizelerini aktarmadan geçersem büyük eksiklik olur.
'' Aşka uçma kanatların yanar''
Şirazi
'' Aşka uçmadıktan sonra kanatlar neye yarar?''
Mevlana
'' Aşka vardıktan sonra kanadı kim arar?''
Yunus Emre
Güllerin, Filozofların, şairlerin, şarabın, şiirin şehridir Şiraz. Birleşmiş milletlerin New york'taki uluslar salonu binasının giriş kapısında Sadi'nin şu dizeleri yazmaktadır.
'' İnsanın suyu birdir
yaratılırken atılan oklar temeldir
Birimizin acıyı hisstmesi yeterlidir
o acı hepimizindir.''
''ah...bilsem...
kirlendi söz, şiire nasıl başlarım bilmiyorum...
sevdiğim şiirleri unuttum, sevdiğim şehirleri terk ettim
ve sevdiğim şairler öldüler.
Bilmediğim bir sebep olmalı burada olmam için...
sormazki bilsin: sorsa bilirdi;
bilmezki sorsun: bilse sorardı.
Otele dönüyoruz yarın sabah yine yolculuk var, bu kez son durağımız olan Tebriz'e gidiyoruz. Yolun uzun olması nedeni ile bu kez uçak ile yolculuk yapacağız. Şiraz, Tebriz arası 624 km. Daha fazla zamanı olanlar otobüs yolculuğunu tercih edebilir. Zaten bu uçak biletini alabilmek için neredeyse bir günü feda etmek zorunda kalmıştık.
Pars otel
Şiraz havaalanı
Karikatürlerde bile kadınların başı bağlı
Tebriz'e 1 saat süren yolculuğumuz başlıyor
İki akşam konaklama, sabah kahvaltı, bir öğle yemeği, iki akşam yemeği, arada olan içecekler ile toplam 383 bin tümene karşılık gelen 97 Euro ödüyoruz.Kişi başı konaklama kahvaltı dahil 40 liraya falan geliyor.
Aslında Tümen olarak ödemekte yarar var bunu bildiğimiz halde döviz bürosu kapalı olduğu için mecbur kalıyoruz Euro ödemeye.
Shıraz Parse Hotel: + 98-711-2226600
Şoför, Sina : 09382559440
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder