26 Haziran 2020 Cuma

Gezi Notları : UKRAYNA YOLCULUĞU

Gezi Notları : UKRAYNA YOLCULUĞU:                                                               UKRAYNA                                                                 LVİV- ...

25 Haziran 2020 Perşembe

UKRAYNA YOLCULUĞU

                                                             UKRAYNA
                                                                LVİV- KİEV


Başlığı aslında şöyle atmam gerekirdi '' Kasabalı üç masum kadının Ukrayna ile imtihanı'' ya da daha doğrusu '' votkayla ile  imtihanı'' diyebiliriz çünkü votkayla ciddi anlamda tanışmamız bu geziye damgasını vuran asıl olaydı. Sanırım nine olsak bile kahkaha ile ve birbirimizin sözünü keserek anlatacağımız Ukrayna ile ilgili en büyük anımız sarhoş olup Kiev tren garında yaşadığımız macera olur. Bu yazacaklarımı yakınlarımızın okumaması dileği ile...


19 Eylül 2018 LVİV

Ukrayna herkesin gidebileceği çok güzel bir ülke, pasaport gerekmiyor kimlikle gidebiliyorsunuz. Yalnız, Lviv havaalanı'na indiğinizde giriş prosödürleri biraz bunaltıcı, Türkleri diğer yolculardan ayırıp bir kenarda sıraya sokuyorlar.  O girdiğiniz sıra bizim Türk erkekleri ile dolu. Endişeli gözlerle sağa sola bakıp duruyorlar, korktukları belli, ama emin olun havaalanından çıkıp şehre daldıklarında hepsi aslan kesilecek... 😊   nerede kalmıştık? he tamam,  sıranız gelince sorgu odası dedikleri bir odaya alınıyorsunuz, sinirli Ukrayna'lı  kadın memurlar sizi sorguya çekiyor, odada durum çok gergin, hatta yanınızdaki paraları bile göstermenizi istiyorlar, ben paraları  heyecandan az kalsın  yerlere saçıyordum, neyse ki az para olduğundan çabuk toparladım.😏 Gözünüzü çok da korkutmayayım o veya bu şekilde giriş iznini alıyorsunuz,  ama üçüncü dünya vatandaşı muamelesine maruz kalmak çok üzücü. TV'lerinde yedi yirmidört  dinleyip de şiştiğimiz,  ''eeyyy avrupa!, eyyy bizi kıskanan dış devletler...''  diye başlayan konuşmalar bir anda saman alevi gibi sönüyor... 


Bu yukarıdaki Fotoğraf  işte geldik fotoğrafı, heyecanım dorukta. Şu ana kadar bir çok yer gezdim ama o heyecan asla dinmiyor. Havaalanından şehir merkezi kısa bir mesafede biz taksi kullandık çok da büyük bir para değil.
Unutmadan, havaalanından taksiye ödemek üzere bir miktar Grivna alıp öyle yola çıkın, 
Booking'ten bulduğum ev çok merkezi bir yerde olmasına rağmen temizlik açısından berbattı o yüzden adını vereyim ama kalmayın uzak durun, kaloriferlerini bile zorla yaktırdık. 1 room flat at svobody av.

Eveeet! artık akşam olmuş karnımız aç, attık kendimizi Rynok Square'ye Liviv hakkında benim ilk duygularım ''cennete falan mı düştük'' şeklinde oldu. Yaklaşık 500 yıllık antik binaların çevrelediği bir meydan, ulu orta dans edenler, dışarıya taşan müzikli mekanlarda yiyip, içenler, ve ılık bir sonbahar akşamı... rüya gibi bir şey, düşünün Anadolu'nun bir kasabasından  gelmiş üç masum kadınız doğal olarak bu atmosferi görünce içmeden mutluluk sarhoşu oluverdik bile... 😍
Beer theatre'de bir iki bir şey içip soluğu yine dışarıda  alıyoruz meydandaki yuvarlak havuzun kenarında kalabalık  genç bir grup dans ediyorlar, Dilek, ayakkabı ve çoraplarını çıkarıp onlara katılıyor, gençlerin içinde bir anda ilgi odağı haline geliveriyor. Benim de elimde Dileğin botları ben de o şekilde eğleniyorum :)
O gece Lviv'le tanışmamız müthişti, yol yorgunu olmamıza rağmen çok eğleniyoruz ve  kahkahalar eşliğinde kaldığımız eve dönüyoruz.

20 Eylül
Osmanlı torunlarıyız dedik ya, atamız Hürrem Sultan'nın diğer adıyla Roxselana'nın doğduğu kentteyiz.... Geldik işte LVİV... yenecez seniii!...  Dinlendik, ortamı tanıdık, olay bizde artık. 😎

Dün gece Rynok meydanı hakkında o heyecanla sıradan bir iki şey yazmış olabilirim ve hatta  gözünüzde sadece eğlenceye dönük önemsiz bir yermiş gibi de canlanabilir ama hiç öyle değil Rynok geçmişi  16- 17. yüzyıllara dayanan oldukça tarihi bir meydan ve meydanın her köşesinde mitolojik heykeller var. Neptün, Diana, Amphitria ve Adonis heykelleri bunlardan sadece bir kaçı. 
Şehirde ve meydanın çevresinde görülmesi gereken bir çok tarihi bina ve Katedral var, bunlar saymakla bitmez. Bu bir gezi/ anı yazısı olduğu için en en iyisi ben size sadece gittiğimiz yerleri yazayım. 
Dominican Katedrali ve Manastırı, Ukrayna Prensi Lev Danylovych'in eşi Macaristan Prensesi Constansce tarafından 13.yüzyılda kurulmuş.
Ermeni Katedrali: Caffa'dan gelen Ermeni bir tüccar tarafından 1363-1370 yılları arasında küçük bir kilise olarak inşa ettirilmiş sonraki yıllarda geçirdiği yangınlar sonrasında ağır hasar alması nedeniyle 1630'da bu sefer daha büyük bir kilise olarak kullanıma açılmış.
Tam meydanın ortasında kurulmuş olan Lviv Belediye Binası var, 1357 yılında inşa edilmiş ama zamanla bir çok yenilik görmüş. Tepesindeki saat kulesine 300 merdiven sayarak çıkarsanız tüm dilekleriniz olurmuş... Şaka şaka...😃  Bu kuleye çıktığınızda sadece 360 derecelik Lviv manzarası görebiliyorsunuz. Bu kadar kültürel geziyi yeterli bulup günün geri kalan kısmını aç karnımızı doyurup eğlenceye ayırıyoruz... ee hayata ve lviv'e bir kere geliyoruz 😎

Daha önce yaptığım Lviv araştırmalarından öğrendiğim çok özel bir mekan var, The Most Expensive Galiçian Restaurant, adresi sonra yazarım ama önce oraya gidişi anlatmalıyım. Daha cesur olduğuna inandığım diğer arkadaşıma bu restoranın  olayını anlattım, dedim ki, ''çok özel bir mekana gidiyoruz, giriş sürprizlerle dolu, olay böyleyken böyle.. sen bil ama bozuntuya verme'' ''tamam'' dedi. Lviv belediye  binasının tam karşında yer alan 14 numaralı binanın 3. katına çıktık ne bir tabela var ne bir yazı, bildiğiniz bir apartman, arkadaşlarıma gelin diyorum ama onlar itiraz ediyorlar, doğal tabi... tembihli arkadaşım bile, ben dairenin ziline basarken,  görseniz en önde o kaçacaktı!... .😄 Zilini çaldığım kapıyı, üzerinde  çizgili  pijaması olan bir adam açtı. ''Buyurun'' dedi, ben sırıtarak ''restorana geldik'' dedim, adam ''hayır yanlış gelmişsiniz burası benim evim'' diye yanıtladı, Dilek arkamdan çekiştiriyor hadi geri dönelim diye, ben adamın evim dediği yere arsızca dalıyorum, Dilek beni korumak için peşimden adamın yatak odasına giriyor ve öfkeyle bana bağırıyor ''Yeter artık bak! kalbini kırarım gidelim buradan''  diğer (tembihli!) arkadaşımızın gözleri korkuyla büyümüş eşikte bize bakıyor... olayın boyutu daha fazla büyümeden, ben bir hamleyle odadaki bordo renkli perdeleri aralayıveriyorum bir anda başka bir dünyaya geçiş yapıveriyoruz... :)  nınınınn! huzurlarınızda Galiçian Restaurant...  şık garsonlar, ışıltılı bir ortam!  Olay bu! bu yazıyı okursanız aynı sürprizi arkadaşlarınıza yapın ilk anda şoka giriyorlar... 😃 ehehee...

Aynı binanın giriş katında da KRYİVKA Restoran var,  ertesi gün de kültürel gezi sonrası!😃 mola ve yemek için  buraya geldik, Burası da Lviv'in en konsept yerlerinden biri  mutlaka gidin. 2. Dünya savaşı sırasında askerlerin sığınak olarak kullandığı bir yermiş, tıpkı geçmişte olduğu gibi sizi içeri almadan önce kapıyı tıklattığızda kapının ardındaki ses  parolayı soruyor sizin de karşılık olarak  parolayı söylemeniz gerekiyor '' SALAVA UKRANİE'' ( Ukrayna'ya özgürlük)  ve üzerinize silah doğrultmuş iri yarı bir asker  kapıyı açıyor,  ufak bir karşılama içkisi, votka shot ikramı ile içeri alınıyorsunuz.  
Mekan savaş yıllarında kalma bir sürü antika eşya ile dolu, silah, miğfer, daha bir sürü şey. Bu iki yeri görmeden dönmeyin adres çok basit Liviv Belediye binasının tam karşısındaki 14 numaralı bina.





Sonra...ne mi yaptık? tabi ki sabahtan beri gez dolaş yorulduk 😌 pansiyonun yakın olması büyük avantaj, gidip dinlendikten sonra akşam tekrar çıktık, mekan belli Beer Tiatro, eğlencenin dibi, canlı müzik ve bira hem çok ucuz, hem de müthiş eğlenceli bir mekan, oturacak yer bulmanız bile mucize, orada yemek yediğimiz pek söylenemez karnımız acıktığında bir koşu gidip köşedeki meşhur kruvasancı'dan kara erikli veya vişneli kruvasan yiyip mekana geri geldiğimiz doğrudur... ama arkadaş o ne lezzetli kruvasanlardı! şimdi bile yazarken ağzım sulanıyor. Kapısında her daim kuyruk olan bir yer burası, adını şuraya yazayım da giderseniz eğer, bir çok çeşidi bulunan kruvasanların içinden benim için lütfen kara erikli'sinden yiyin. Lviv Croissants, bir çok yerde de şubesi varmış.

LVİV CROİSSANTS


BEER TİATRO



21 EYLÜL
Gelelim Lviv Lyehakiv mezarlığına ''abi ben anamın babamın mezarlarına ayda yılda bir gidiyorum'' deseniz de bu lviv mezarlığını gezmeden olmaz!  Bu mezarlık öyle ana baba işi değil bildiğiniz açık hava sanat müzesi. O gün yağmurlu bir gün olmasına rağmen biz çok zevk alarak gezdik, zaten bu mezarlık Lviv'in olmazsa olmazlarından. İlk kez 1787'de kullanılmaya başlanmış, o dönemin aydınları ve üst tabaka mensupları buraya gömülürmüş, Mezarların hepsi de bir sanat şaheseri. Doğruyu söylemek gerekirse o gün bu gündür annemin mezarını sürekli ziyaret etmeyi ve bakımını yapmayı ihmal etmiyorum. Hayat bize hep bir şeyler öğretiyor.







Daha onlarca Lviv mezarlık fotoğrafı koyabilirim ama sanırım bu üç beş fotoğraf bile yeterli, yer de çok uzak değil, Lviv merkezden toplu taşıma aracına binerek bile gidebilirsiniz, biz yürüyerek gitmiştik. 












O gün oldukça yağmurlu ve sanatsal bir gündü, yorgunluğumuzu atmak için eve döndük çünkü biraz  mola gerekiyor... kim demiş Lviv için üç gün yeter diye? hadi canım! onu diyen Lviv'den bir şey anlamamış. 
İşte oldu akşam, yine, yeniden Rynok meydanı veee... yine Beer Tiatro!... başlasın eğlence!...




22 EYLÜL
Öğleye doğru yakınlardaki High Castle ile başlıyoruz geziye. Rynok Meydanına 2 km bir mesafede olan kale, 1250 yılında inşa edilmiş. Dairesel şekildeki en tepe noktasından Lviv'i tepeden seyredebilirsiniz oldukça güzel bir manzaraya sahip. Yürüyerek çıkıp inebilirsiniz nedense orası ile ilgili hiç fotoğraf çekmemişim...
Uzun bir yürüyüşten sonra kendimizi yeniden Rynok meydanında buluyoruz. gezeceğimiz çok yer var bunlardan ilki İtalyan Avlusu, giriş 10 grivna, 1850 yılında inşa edilen en güzel yapılardan  biri,  Kornyakta Sarayı olarak da biliniyor. 
Siyah Ev: İtalyan Avlusundan çıkıp sola doğru yürüdüğünüzde 4 numaradaki görkemli binayı göreceksiniz.  16. yüzyıl yapımı bu bina, Peter Krasovsky tarafından Rönesans mimarisinde yaptırılmış. Şu an Liviv tarih müzesi olarak hizmet vermekte ama biz içine girmedik.  Binanın taşları da sonradan siyahlaşmış. Şimdi sıra geldi Ermeni Sokağına... (Virmenska Caddesi)  14. yüzyılda Lviv'e yerleşen  Ermenilerin yaşadığı bir bölgeymiş. Unesco dünya kültür mirası listesinde yer alıyor. Müze, Kilise, sanat galerileri ve kafelerle dolu bir semt... Mutlaka görmelisiniz... akşam üzerine doğru biz bu semti gezdik. kafelerde oturacak yer yoktu.






Haydi bakalım buradan buyurun... huzurlarınızda Ukrayna kızları! 😃 ben de bir kadınım ama işin hakkını vermek gerek doğruya doğru... Yaradan bu kadınlara sonsuz torpil yapmış!... ama haksızlık bu!

Yine akşam yine eğlence... Rynok'ta bitmez tükenmez bir enerji var her akşam tekrarlanan bu eğlencenin işte yine tam orta yerindeyiz başlasın o zaman müzik!








23 EYLÜL
İvan Franko parkına gidiyoruz,  Ukrayna'nın en eski parkı oldukça geniş bir alana yayılmış, yürüyerek dolaşmanın, keşf  etmenin tadını çıkarıyoruz. Sonrasında Opera binasının olduğu yerin arkasında kurulan semt pazarına gidip alış veriş yapıyoruz, dışarıda yemek bir yere kadar, satın aldığımız taze sebze, yumurta, bal ve peynirler kahvaltı ve akşam yemeklerini ucuza getirmemizi sağlıyor. Öğle yemeklerini genelde dışarıda yedik fiyatlar oldukça makul sayılır.Yöresel yemek için tavsiye edeceğim, meydana çok yakın olan, Özbek restoranı mutlaka deneyin. Ermeni Katedralinin tam karşısında burada Haçapuriyi'yi mutlaka deneyin.





24 EYLÜL
Her sabah gibi kahvaltımızı bir an önce yapıp atıyoruz kendimizi dışarı, daha görülecek çok yer var. Bu gün programda  Folk Architecture Museum var. Liviv mezarlığının hemen üst tarafında. Meydandan bir taksi ile yada 7 numaralı tramvayla olmadı bizim gibi macera sevenlerdenseniz yürüyerek de gidebilirsiniz. geri dönerken de indiğiniz yerden değil biraz aşağıdan geçen 2 numaralı tramvaya binin. Burası oldukça geniş bir açık hava müzesi saat 10 ile 18 arası açık, giriş 20 uah 




25 EYLÜL 
Bugün akşam üstü operaya gideceğimiz için kendimizi öldüresiye yollara vurmadık, tam bir hanımefendi kimliğindeyiz. 1900'lü yıllarda inşa edilen Avrupanın en iyi opera binalarından olan,  Lviv Opera binasında, Sevil Berberi'ni izlicez  o yüzden bütün gün 1900'lü yılların kabarık etekli hanımefendileri gibi olmasa da onlarınkine benzer aristokratlara yaraşır bir gün geçirdik. Öğleye kadar uyuyup, sonra şıkşıkıdım giyinip Rynok'a  çıktık. Bütün mekanlar artık çok tanıdık. Önce meydandaki şık kafelerden birinde, ılık sonbahar güneşine karşı oturup kahvelerimizi söyledik, en çok sevdiğim anlardan biridir o şehrin kafelerinde oturup gelen geçeni seyretmek, o anı yaşamak şehri hissetmek ya da kendimi dinlemek.  Ardından Drunken Cherry'de meşhur vişne likörünün tadına baktık. ayak üstü vişne likörü servis edilen bu mekan her daim tıklım tıklım. 
Sonra Harikalar Evi'ne uğruyoruz. House of Legends, altı katlı eski bir yapı, her bir katı farklı bir konsept'de dizayn edilmiş. Biz sadece çatısına çıktık çünkü güzel bir şehir manzarası, ayrıca baca temizleyen adam heykeli ve çatıdaki araba ilgi çekici.





Ve artık oldu akşam! şimdi makyaj tazeleyip operaya gitme zamanı, Ben değişik sahnelerde bir çok opera izledim!... Şaka şaka 😃 hayatımda ilk kez operaya gidiyorum üstelik de dünyaca ünlü bir oyun olan ''Sevil Berberi''ni izlicem. Ama önce o atmosferden söz etmeliyim, daha içeri girerken sizi karşılayan o görkem karşısında ister istemez farklılaşıyorsunuz, adımlarınız değişiyor sırtınız dikleşiyor burun hafif havada yerinizi alıyorsunuz. Yerimizi aldık almasına da! en tepeden bir şey görmek mümkün değil, ama en öndeki koltuklar boş, Arzu ile bakışıyoruz onun da aklından geçen aynı şey,  Dileği orada bırakıp ( gelmedi çünkü) 3.gonk çalışında biz en ön koltuklara kurulmuştuk bile. Bir yerde daha yazmıştım yurt dışında benim içimden uyanık, fırsatları havada yakalayan biri çıkıveriyor 😊


26 EYLÜL
Opera binasının arka tarafından giderseniz her gün kurulan semt pazarına çıkıyorsunuz, oradan biraz aşağı doğru inilince de büyük bir bit pazarı ile karşılaşıyorsunuz. Bit pazarında yok yok! miğferden, askeri mataraya kadar her şey mevcut, zamanınız varsa mutlaka uğrayın. Bu iki yerde de zaman çok çabuk geçiyor. Artık pansiyona dönüp biraz dinlenme vakti çünkü yarın  sabah treniyle Kiev'e gidicez. 

27 Eylül 
Lviv, Kiev arası 9.30 saat sürüyor. trenle gidecekseniz en az bir ay öncesinden internetten biletlerinizi almanız gerekiyor . https://uz.gov.ua/  Sabah 11.30 treniyle Kiev'e gitmek üzere yola çıktık. Akşam saat 5 gibi Kiev'de olmalıyız. 
 


28 Eylül
Bir ülkeye gidip üç günde tek bir şehir gezip geri dönenlerden değilim, bu şekilde o ülke hakkında pek bir fikir sahibi olunamaz diye düşünüyorum. Kiev, Ukrayna için olmazsa olmazlardan. Dün bütün günümüz yolculukla geçti. Trenler oldukça konforlu, gündüz seyahat edeceğimiz için koltuklu vagondan bilet aldım ama dönüş yolculuğu gece olacağı için yataklı vagondan bilet almıştım, neyse orasını şimdi hiç karıştırmayalım. Günaydın Kiev! deyip atıyoruz kendimizi sokaklara... 




   

















Sıradan görünen bir restorona öğle yemeği için girdik, bizi karşılayan garson kızlar yukarıda fotoğrafını gördüğünüz şekilde yerel giysilerle karşıladılar. Menü geldi baktık fiyatlar çok makul şu an tam hatırlamıyorum ama bizdeki döner sandöviç fiyatından az biraz daha yüksek diyebiliriz. Mönü de ballı ördek var 😋 siparişi veriyorum. Yanında da ufacık kadehlerde votka geliyor. Hımm!! votka fena değilmiş hepimiz biraz çakırkeyif oluyoruz, hiç de korkulacak bir yanı yokmuş.
Kiev harika bir şehir ama ne yazık ki burada zamanımız çok az yarın akşam treniyle yeniden Liviv'e dönmek zorundayız. Çünkü ertesi gün İstanbul'a uçuşumuz var.

30 Eylül 
Öğleden sonra pansiyonu terk etmemiz gerekiyor. Yakınlarda olan bir iki önemli yeri gezdikten sonra çantalarımızı alıp çıkıyoruz, ama trenin hareket saati akşam 9' o saate kadar sırt çantalarıyla gezemiyeceğimiz için yakınlardaki bir restoranda yiyip içip vakit geçirmeye karar veriyoruz. Güzel fikir...kaç gündür gezip dolaştık, yorulduk yarında memlekete dönüyoruz e o zaman gelsin votkalar!!





Üç kasabalı masum kadının votka ile asıl tanışma olayı böyle oldu... önce çakırkeyif giderken ne ara biz başka boyuta geçtik hiç anlamadım! Saat yedi ne ara oldu, biz nasıl hesap ödedik, taksiye nasıl binip tren istasyonuna gittik hepsi tamamen bulutumsu bir gerçeklik ardında...hatırladığım Kiev tren istasyonun ortasında, arkadaşımızın sırtçantasını yere atarak ''benden buraya kadar'' deyip yüzü koyun üzerine yatması, allahım! işte orada ayılır gibi oldum. Diğer arkadaşla kollarına asıldık ama kaldıramıyoruz. her şey hala flug, Kiev gibi bir şehrin şehirlerarası garında, Kastamonu'nun bir kasabasından gelip, votka'nın azizliğne uğramış üç kadının  yrdımına  allhtan polisler ve parayla bu işi hep yapan küfeciler yetişti de  vağonumuzu bulduk... 😅😅
Allahtan yataklı vağon almışım, geri kalan rezilliği tabi ki anlatmıcam, kızlara da tembih ediyorum hatta gözdağı veriyorum kasabada kimseye anlatmasınlar diye... şu an bütün kasaba bizim Kiev'deki votka maceramızı biliyor. 😅

1 Ekim
İstanbula dönüş... bir yolculuğun daha sonuna geldik,  Dünyayı gezmek güzel kafa dengi arkadaşlarla gezmek de güzel, yalnız gezmek de güzel, galiba hayat her haliyle güzel... başka bir gezide buluşmak dileği ile 😍